Logo

Yayınlar

Kayıp Potansiyel, Gizli Maliyet: İşgücü Piyasasında Nitelik Uyumsuzluğu


İşgücü piyasasında temel endişe kaynağı işsizlik sorunu olmakla birlikte, nitelik uyumsuzluğu olgusu da işgücü piyasasının performansı açısından büyük öneme sahiptir. İş arayan bireylerin sahip oldukları niteliklerin, işverenlerin talep ettiği niteliklerle uyumsuz olması durumunu ifade eden nitelik uyumsuzluğu, geniş kapsamlı etkileri olan kalıcı bir sorun haline gelmiştir. Bu anlamda, yükseköğretimdeki genişlemeye bağlı olarak özellikle yüksek eğitimli gençlerin nitelikleri altındaki işlerle eşleşmesi, işgücü potansiyelinden tam olarak yararlanılmasını engellemekte; bireysel düzeyde, firma düzeyinde ve makroekonomik düzeyde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Türkiye’deki işgücü piyasasında nitelik uyumsuzluğunun ele alındığı bu politika notunda dikey ve yatay nitelik uyumsuzluğu ve nitelik uyumsuzluğunun niçin önemsenmesi gerektiği izah edildikten sonra Türkiye işgücü piyasasında eğitim-istihdam ilişkisi incelenmektedir. Yükseköğretimdeki genişlemeye ve bu durumun istihdam piyasasındaki yansımasına vurgu yapılarak başta istihdamdaki yükseköğretim mezunlarının uyumsuz eşleşme düzeyleri olmak üzere Türkiye işgücü piyasasında nitelik uyumsuzluğu ortaya konmaktadır. Politika notu, bu doğrultuda işgücü piyasasında uyumsuz eşleşmeler ve yol açtığı olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik öneriler sunmaktadır.  İşgücü piyasasında temel endişe kaynağı işsizlik sorunu olmakla birlikte, nitelik uyumsuzluğu olgusu da işgücü piyasasının performansı açısından büyük öneme sahiptir. İş arayan bireylerin sahip oldukları niteliklerin, işverenlerin talep ettiği niteliklerle uyumsuz olması durumunu ifade eden nitelik uyumsuzluğu, geniş kapsamlı etkileri olan kalıcı bir sorun haline gelmiştir. Bu anlamda, yükseköğretimdeki genişlemeye bağlı olarak özellikle yüksek eğitimli gençlerin nitelikleri altındaki işlerle eşleşmesi, işgücü potansiyelinden tam olarak yararlanılmasını engellemekte; bireysel düzeyde, firma düzeyinde ve makroekonomik düzeyde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.  Türkiye’deki işgücü piyasasında nitelik uyumsuzluğunun ele alındığı bu politika notunda dikey ve yatay nitelik uyumsuzluğu ve nitelik uyumsuzluğunun niçin önemsenmesi gerektiği izah edildikten sonra Türkiye işgücü piyasasında eğitim-istihdam ilişkisi incelenmektedir. Yükseköğretimdeki genişlemeye ve bu durumun istihdam piyasasındaki yansımasına vurgu yapılarak başta istihdamdaki yükseköğretim mezunlarının uyumsuz eşleşme düzeyleri olmak üzere Türkiye işgücü piyasasında nitelik uyumsuzluğu ortaya konmaktadır. Politika notu, bu doğrultuda işgücü piyasasında uyumsuz eşleşmeler ve yol açtığı olumsuz etkilerin azaltılmasına yönelik öneriler sunmaktadır.

Okul Öncesi Eğitimde Ücretsiz Yemek Uygulaması


Dünya çapında okul öncesi çağındaki çocuklar arasında yetersiz beslenme, giderek aciliyet kazanan bir sorun haline gelmiştir. Çocuklar arasında yetersiz beslenme, büyüme ve gelişmeye engel olan bir sağlık sorunu olduğu kadar aynı zamanda bir insan hakları sorunudur. Okul öncesi kademesindeki çocukların gereksinimleri göz önünde bulundurularak politika yapıcıların; girişimin yoksulluğu ve eşitsizliği azaltmak, çocukların sağlığını ve gelişimini desteklemek ve ailelerin ve toplulukların refahını desteklemek gibi potansiyel uzun vadeli faydaları dikkate alması elzemdir. Bu girişimin sunduğu fırsatlardan yararlanmak için birlikte çalışılarak, çocuklar için daha parlak bir gelecek yaratma yolunda önemli bir adım atılabilir. Küçük çocukların okul saatlerinde besleyici gıdalara erişimlerini sağlayarak beslenme durumlarını iyileştirmeyi amaçlayan ücretsiz yemek uygulaması, Türkiye’de okul öncesi çağındaki çocuklar arasında yetersiz beslenme sorununun ele alınmasına yönelik kritik bir adımdır. Bu politika notu; tasarımı, uygulanması ve değerlendirilmesi de dahil olmak üzere, Türkiye’deki okul öncesi çağındaki çocuklara yönelik ücretsiz yemek politikasına ilişkin kapsamlı bir bakış sunmayı amaçlamaktadır.   Dünya çapında okul öncesi çağındaki çocuklar arasında yetersiz beslenme, giderek aciliyet kazanan bir sorun haline gelmiştir. Çocuklar arasında yetersiz beslenme, büyüme ve gelişmeye engel olan bir sağlık sorunu olduğu kadar aynı zamanda bir insan hakları sorunudur. Okul öncesi kademesindeki çocukların gereksinimleri göz önünde bulundurularak politika yapıcıların; girişimin yoksulluğu ve eşitsizliği azaltmak, çocukların sağlığını ve gelişimini desteklemek ve ailelerin ve toplulukların refahını desteklemek gibi potansiyel uzun vadeli faydaları dikkate alması elzemdir. Bu girişimin sunduğu fırsatlardan yararlanmak için birlikte çalışılarak, çocuklar için daha parlak bir gelecek yaratma yolunda önemli bir adım atılabilir. Küçük çocukların okul saatlerinde besleyici gıdalara erişimlerini sağlayarak beslenme durumlarını iyileştirmeyi amaçlayan ücretsiz yemek uygulaması, Türkiye’de okul öncesi çağındaki çocuklar arasında yetersiz beslenme sorununun ele alınmasına yönelik kritik bir adımdır. Bu politika notu; tasarımı, uygulanması ve değerlendirilmesi de dahil olmak üzere, Türkiye’deki okul öncesi çağındaki çocuklara yönelik ücretsiz yemek politikasına ilişkin kapsamlı bir bakış sunmayı amaçlamaktadır. 

Yaşlı Dostu Şehirler


Türkiye’de ve dünyada yaşlı nüfus oranı her geçen gün artmakta ve nüfus projeksiyonlarında yaşlanma trendinin daha da artacağı görülmektedir. Bu değişim ve dönüşüm hayatın birçok alanında önemli değişikleri beraberinde getirmektedir. Demografik yaşlanmaya bağlı olarak etkin politikalar gerçekleştirme ihtiyacı yaşlı dostu şehir kavramını ortaya çıkarmıştır. Yaşlı dostu şehirler, mevcut yapı ve hizmetlerini yaşlı insanlar için erişebilir şekilde uyarlayan onların sağlık, toplumsal katılım ve güvenlik risklerini asgari düzeye indirmeye çalışarak yaşam kalitesini artırmaya çalışan kentlerdir.   Türkiye’de de yaşlanan insanların günlük yaşamlarında sosyal katılımın devam etmesi ve hayat kalitelerinin azalmaması için bu kişilere yönelik güvenlik ve sağlık tehditlerini en aza indirme ve temel yaşam fırsatların yükseltilme süreci önemini arttırmaktadır. Bu bağlamda politika notu, Türkiye’de yaşlılığın dönüşümünü ve şehir hayatındaki yaşlıların durumunu incelenip mevcut risk durumunu ortaya koyduktan sonra aktif yaşlanma ve yaşlı dostu şehirler kavramları bağlamında yaşlıların aktif bir yaşlılık süreci geçirmesi, daha fazla sosyal hayata katılması, güvenlik ve sağlık risklerinin en aza indirilmesi için çözüm önerileri sunmaktadır. Türkiye’de ve dünyada yaşlı nüfus oranı her geçen gün artmakta ve nüfus projeksiyonlarında yaşlanma trendinin daha da artacağı görülmektedir. Bu değişim ve dönüşüm hayatın birçok alanında önemli değişikleri beraberinde getirmektedir. Demografik yaşlanmaya bağlı olarak etkin politikalar gerçekleştirme ihtiyacı yaşlı dostu şehir kavramını ortaya çıkarmıştır. Yaşlı dostu şehirler, mevcut yapı ve hizmetlerini yaşlı insanlar için erişebilir şekilde uyarlayan onların sağlık, toplumsal katılım ve güvenlik risklerini asgari düzeye indirmeye çalışarak yaşam kalitesini artırmaya çalışan kentlerdir. Türkiye’de ve dünyada yaşlı nüfus oranı her geçen gün artmakta ve nüfus projeksiyonlarında yaşlanma trendinin daha da artacağı görülmektedir. Bu değişim ve dönüşüm hayatın birçok alanında önemli değişikleri beraberinde getirmektedir. Demografik yaşlanmaya bağlı olarak etkin politikalar gerçekleştirme ihtiyacı yaşlı dostu şehir kavramını ortaya çıkarmıştır. Yaşlı dostu şehirler, mevcut yapı ve hizmetlerini yaşlı insanlar için erişebilir şekilde uyarlayan onların sağlık, toplumsal katılım ve güvenlik risklerini asgari düzeye indirmeye çalışarak yaşam kalitesini artırmaya çalışan kentlerdir.     Türkiye’de de yaşlanan insanların günlük yaşamlarında sosyal katılımın devam etmesi ve hayat kalitelerinin azalmaması için bu kişilere yönelik güvenlik ve sağlık tehditlerini en aza indirme ve temel yaşam fırsatların yükseltilme süreci önemini arttırmaktadır. Bu bağlamda politika notu, Türkiye’de yaşlılığın dönüşümünü ve şehir hayatındaki yaşlıların durumunu incelenip mevcut risk durumunu ortaya koyduktan sonra aktif yaşlanma ve yaşlı dostu şehirler kavramları bağlamında yaşlıların aktif bir yaşlılık süreci geçirmesi, daha fazla sosyal hayata katılması, güvenlik ve sağlık risklerinin en aza indirilmesi için çözüm önerileri sunmaktadır. Türkiye’de de yaşlanan insanların günlük yaşamlarında sosyal katılımın devam etmesi ve hayat kalitelerinin azalmaması için bu kişilere yönelik güvenlik ve sağlık tehditlerini en aza indirme ve temel yaşam fırsatların yükseltilme süreci önemini arttırmaktadır. Bu bağlamda politika notu, Türkiye’de yaşlılığın dönüşümünü ve şehir hayatındaki yaşlıların durumunu incelenip mevcut risk durumunu ortaya koyduktan sonra aktif yaşlanma ve yaşlı dostu şehirler kavramları bağlamında yaşlıların aktif bir yaşlılık süreci geçirmesi, daha fazla sosyal hayata katılması, güvenlik ve sağlık risklerinin en aza indirilmesi için çözüm önerileri sunmaktadır.

Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri


Sanayileşme sürecindeki toplumlarda, sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünün sağlanmasında mesleki ve teknik eğitim diğer eğitim türlerine göre daha fazla etkilidir. Bu noktada, sanayinin ihtiyaçlarını anlayan veya anlık olarak cevap verebilen mesleki ve teknik eğitim modeli her zamankine nazaran daha çok ihtiyaç haline gelmiştir. Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri; okullar, kamu ve özel sektör kurumları yanında sivil toplum kuruluşlarının bir arada “en iyi” eğitim modelini bulmak ve sunmak için hayata geçirilmiş mesleki ayrıca teknik eğitim modelidir. Her ülke kendi sektörel yapısı, eğitim sistemi; paydaşları, yönetim ve finansman modellerini göz önüne alarak kendi ihtiyaçlarına uygun Mesleki Mükemmeliyet Merkezlerini hayata geçirebilmektedir. Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri henüz proje aşamasındadır ve merkezlerin bağımsız bir kurum olarak değil, mevcut okulların bünyesinde açılacağı öngörülmektedir. Kurulacak merkezlerin kamu – özel sektör iş birliği çerçevesinde nasıl bir iş birliği yapacağı ya da nasıl finansman kaynaklarından faydalanacağı belirli değildir. Bu politika notunda Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri dünyadan örneklerle birlikte ele alınmakta ve Türkiye’de hayata geçirilmesi amaçlanan projelere dair öneriler sunmaktadır.   Sanayileşme sürecindeki toplumlarda, sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünün sağlanmasında mesleki ve teknik eğitim diğer eğitim türlerine göre daha fazla etkilidir. Bu noktada, sanayinin ihtiyaçlarını anlayan veya anlık olarak cevap verebilen mesleki ve teknik eğitim modeli her zamankine nazaran daha çok ihtiyaç haline gelmiştir. Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri; okullar, kamu ve özel sektör kurumları yanında sivil toplum kuruluşlarının bir arada “en iyi” eğitim modelini bulmak ve sunmak için hayata geçirilmiş mesleki ayrıca teknik eğitim modelidir. Her ülke kendi sektörel yapısı, eğitim sistemi; paydaşları, yönetim ve finansman modellerini göz önüne alarak kendi ihtiyaçlarına uygun Mesleki Mükemmeliyet Merkezlerini hayata geçirebilmektedir. Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri henüz proje aşamasındadır ve merkezlerin bağımsız bir kurum olarak değil, mevcut okulların bünyesinde açılacağı öngörülmektedir. Kurulacak merkezlerin kamu – özel sektör iş birliği çerçevesinde nasıl bir iş birliği yapacağı ya da nasıl finansman kaynaklarından faydalanacağı belirli değildir. Bu politika notunda Mesleki Mükemmeliyet Merkezleri dünyadan örneklerle birlikte ele alınmakta ve Türkiye’de hayata geçirilmesi amaçlanan projelere dair öneriler sunmaktadır. 

Türkiye’de Zorunlu Eğitimde Dönüşüm: 5 Yaşın Zorunlu Eğitim Kapsamına Alınması


Okul öncesi eğitim çocukların gelişim alanlarının desteklenmesi, ilkokula ve akademik hayata hazırlanmaları, sosyalleşmeleri, yaşamlarındaki risk faktörlerine karşı koruyucu etken olması ve varsa özel eğitim ihtiyaçlarının tespit edilerek yönlendirilmeleri bakımlarından önemlidir. Ülkemizde okul öncesi eğitime katılım oranları henüz hedeflenen düzeyde değildir. Kurum sayısının yetersiz olması, eğitimin ücretli olması, coğrafi olarak dezavantajlı bölgelerdeki ulaşım sorunları, toplumun genelinin ve özellikle ailelerin okul öncesi eğitime bakış açıları, Türkiye’de zorunlu eğitim kapsamında olmayan okul öncesi eğitime katılım oranlarının düşük olmasının nedenleri arasındadır. Okul öncesi kademesinde okullaşma oranlarının artırılması, 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınmasını gerekli hale getirmektedir. 5 yaşın zorunlu eğitime dahil edilmesi avantajları ve olumlu etkilerinin yanı sıra bazı dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Bu politika notu, Türkiye’de okul öncesi eğitimin mevcut durumunu istatistiksel veriler eşliğinde ortaya koymayı, 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınmasına ilişkin öngörüleri, avantajları ve dezavantajları literatür ışığında tartışmayı ve önerilerde bulunmayı amaçlamaktadır.  Okul öncesi eğitim çocukların gelişim alanlarının desteklenmesi, ilkokula ve akademik hayata hazırlanmaları, sosyalleşmeleri, yaşamlarındaki risk faktörlerine karşı koruyucu etken olması ve varsa özel eğitim ihtiyaçlarının tespit edilerek yönlendirilmeleri bakımlarından önemlidir. Ülkemizde okul öncesi eğitime katılım oranları henüz hedeflenen düzeyde değildir. Kurum sayısının yetersiz olması, eğitimin ücretli olması, coğrafi olarak dezavantajlı bölgelerdeki ulaşım sorunları, toplumun genelinin ve özellikle ailelerin okul öncesi eğitime bakış açıları, Türkiye’de zorunlu eğitim kapsamında olmayan okul öncesi eğitime katılım oranlarının düşük olmasının nedenleri arasındadır. Okul öncesi kademesinde okullaşma oranlarının artırılması, 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınmasını gerekli hale getirmektedir. 5 yaşın zorunlu eğitime dahil edilmesi avantajları ve olumlu etkilerinin yanı sıra bazı dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Bu politika notu, Türkiye’de okul öncesi eğitimin mevcut durumunu istatistiksel veriler eşliğinde ortaya koymayı, 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alınmasına ilişkin öngörüleri, avantajları ve dezavantajları literatür ışığında tartışmayı ve önerilerde bulunmayı amaçlamaktadır.